29 Haziran 2010 Salı

Antre...

Karşı komşumuz çok cici bir aile, kapıda karşılaştığımızda bir iki sohbet ederdik hep. Kapıyı açar açmaz görünen, duvara dayalı bodur kütüphanelerinden belli ki okumayı, kitapları seviyorlar. Zamanla birbirimize gelip gitmeye başladık ve gerçekten de tahmin ettiğim gibi ikisi de kültürlü ve kızlarına oyuncak yerine kitap almayı seven anne babalardan…
Giriş kattaki orta yaşlı teyzenin kapısı açıldığında güzüme hep o eski tip telefonluğu ve aynası ilişir. Hani merdivenlerden yukarı çıkarken ya da asansör beklerken telefon konuşmalarının yarısını duyarsınız ya. Aynen öyle oluyor, teyzenin eşini dostunu o konuşmalardan tanırsınız. Seval hanımlar geldiğinde, o Seval hanımın oğlunun maceralarını daha önceden de ister istemez duymuşsunuzdur.
Teyzenin yan dairesinde kızı, damadı ve torunu oturuyorlar. Onların da sanırım anneden gelen bir alışkanlıkları var ki evlerinin girişlerinde telefonluk ve aynaları mevcut, ama ona ek olarak birde ayakkabıları giymek için ufak bankları var. Tarz çok klasik, ama genel olarak kıyafet ve saç tarzlarına da bakarsak yaşıtım olduğunu düşündüğüm alt komşunun annesiyle aralarında dönem farkı yok sanırsınız.

Bir evin girişi o ailenin yaşam tarzını, zevklerini, alışkanlıklarını ve daha birçok şeyi yansıtıyor.

Şimdi düşünüyorum da, kapıcımız Ahmet Efendi her gün servise gelip ekmek gazete dağıttığında bizim antremizle ilgili kim bilir ne düşünüyordur. Büyük ihtimalle beğenmiyordur, abla o duvardaki şekil neyy? Duvarı şöyle bir fosforlu yeşile boyasam önüne de çekyat koyup üzerine de çayır çimen tablosu assam, Ahmet Efendi evimizden çıkmaz o da ayrı dava…




0 güzel fikir: