6 Mayıs 2010 Perşembe

Kitaplar...


Daha çok kitap okumak lazım, kendini geliştirmek lazım, yazarlara saygı göstermek lazım, kitapları da güzel muhafaza etmek lazım; onlara değer vermek lazım. İnternet olmadan önce dönem sonu projelerini yapmak için mahalledeki halk kütüphanesine gider ders çalışırdık ve kilomuz kadar ansiklopedileri bir masaya yığar defterimize notlar alırdık.
Gazeteler meydan larousse ve Britannica için kupon dağıtırlardı. O dönemlerde evdeki kitaplıkta yer kalmamıştı. Hikâye kitapları, romanlar, sözlükler, ansiklopediler, coğrafi haritalar derken evimiz kütüphaneye dönmüştü.
Artık istediğimiz kitabı internetten okuyabildiğimiz bir devirdeyiz ama hala kitapları sayfa sayfa çevirip, uçlarını kıvırdıktan sonra (ben daha çok süslü kitap ayıraçları kullanmayı seviyorum) gece lambamızı söndürüp kitabımızı başucumuza koymayı seviyoruz öyle değil mi? Hala bazı şeyleri sanal değil hissederek okumak ve öğrenmek istiyoruz.

Tamam, benim olayım tamamıyla duygusallık olmayabilir itiraf ediyorum. Nedense bir kitabı bitirebilmem için o kitabın gerçekten de çok sürükleyici bir kitap olması gerekir. Yoksa o kitap sürünür ve isteksiz bakışların esiri olup ayıracıyla birlikte kitaplıkta yerini alır. Uzuuun bir süre sonra (burada günlerden değil aylardan bahsediyorum) o kitabı tekrar elime alıp eski sayfaları az bir gözden geçirerek tekrar okumaya çalışırım. Başarılı olur muyum? Hayır. Bitseydi zaten o kitap ilk günden biterdi…




0 güzel fikir: