16 Nisan 2010 Cuma

KOVA

Bizim evde iki kovamız var. Biri kocacım diğeri ise minik kızım. İkisi de çok özgür ruhlu. Kovayı fazla doldurmadıkça problem yok. Taştıktan sonra o kovanın etrafı Pazar alanına benzer nerden toplayacağınızı bilemezsiniz…

Aslında benim aklımdaki bir başka kova, bildiğiniz yangın söndürmeye yarayan kırmızı galvaniz kova. Hatırlarsınız belki okulda teneffüs zili çalıp merdivenlerinden aşağıya koştura koştura inerken her katta yangın tüpünün yakınlarında kırmızı renkli bir yangın söndürme kovası bulunurdu.

Katları paspaslayan hademenin de elinde onun metal renklisi olurdu ve tüm gün boyunca her katı gezerdi. O zamanlar ne çirkin gelirdi o kova değil mi? Ama artık devir değişti, şimdi o kovayı alıyoruz, allıyoruz, pulluyoruz, evimizin bir köşesine koyuyoruz.

Çiçek ekiyoruz balkona koyuyoruz, uzun olanını alıyoruz yağmurdan ıslanan şemsiyelerin suyunu süzüyoruz, ufak boylarını ya vazo ya kalemlik yapıyoruz. Hatta mutfağa alıp pişirme gereçlerini sergiliyoruz. Ortalık derleme toplama adına her yere yakıştırabiliyoruz. Gazetelik, içecekleri soğutma kovası, hatta lavabo bile yapanlar var. (Dükkân Burger’in lavabosunu görenleriniz bilir.) Sürekli ayaklarınıza batan ve canınız yandıkça seke seke zıplamanıza neden olan çocukların ufacık oyuncak parçalarını yerden toplamada birebir. Kızınızın koluna takıyorsunuz kovanın sapını, bahçeden çiçek toplayan kırmızı başlıklı kız misali elinde kovasıyla oyuncaklarını topluyor. Tabii her şeyden önce ona bunun bir oyun olduğunu ikna etmeniz gerekiyor yoksa oda toplama adına hiçbir şey yaptıramazsınız.






Posted by Picasa

0 güzel fikir: