27 Nisan 2010 Salı

I am in the MOOD for a Black Wall…

Yazlık ve kışlık evleri birbirilerinden ayıran en önemli özellikleri ev sahiplerinin ruh hali olduğunu düşünüyorum. Çoğu insan yazlık evindeki tarzını şehirdeki evinizden daha ferah, daha doğa tonlarında döşemek ister. Kışın daha koyu belki de daha enerjik tonlara yönelirler.

Bugün hava biraz serin, jalûzileri çektim. Çalışma masamda IKEA’dan aldığım lambam yanıyor. Baharın gelişini kutlayan bina yönetimi bu havaya rağmen “nisanın sonunda kalorifer mi yanarmış” edasıyla kararlarından vazgeçmediğinden, ofiste havalandırmaları sıcak hava üfleme ayarına getirdik. Hala üşüyoruz. Durum böyle olunca kendimi sonbahardaymışım gibi hissettim.

Şu andaki ruh halim evimin bir duvarını siyaha boyamamı istiyor. Hemen: Siyah mı? Demeyin. Çok güzel olurdu eğer ki boya badana yaptıralı 1 seneden az olmuş olmasaydı. Hangi duvar mı? Ben girişteki duvarı düşünmüştüm. Beyaz konsolumun arkasındaki duvar. Beyaz çerçeveli bir ayna alıp asmayı düşündüğüm duvar. Aslında bir kutu boyayla kocacım bile halledebilir. Geçen hafta internetten tarifini aldığım cheesecake in ne kadar da lezzetli olduğunu söyleyip duruyordu acaba daha önce bahsetmiş olduğum, kardeşimde de işe yarayan mutfak hilelerine başvursam mı? Ev yapımı cheesecake karşılığında 1 adet siyah giriş duvarı. Bizim Selahattin ustanın bu aralar işleri çok yoğun olmasa belki de kendisinden rica edebilirdim. Ben karar verene kadar siz şu seçtiklerime bir bakın, sonra bana hak vereceksiniz.
Şömineyi ön planda tutmak için bu şekilde kontrast duvar rengi seçimi çok doğru olmuş.
Alttaki salon duvarı süper olmuş. Siyah duvar üzerine aynalara özel yapıştırma silikonu ile yapıştırılmış aynalar. Aynaların simetrik durmasını sağlamak için lazer metreyle ölçü alınmış. Sonuç Harika!!

22 Nisan 2010 Perşembe

Yarın 23 Nisan! Neşe Doluyor İnsan!!!!


Hepinizin ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Kutlu Olsun. İçimizdeki çocuk hep varolsun.
Yaşasııınnn!!!

21 Nisan 2010 Çarşamba

Zak! Mutfakta...





Bu şirin mutfak gereçlerini ilk ESSE mağazasında gördüm. Daha sonrada internette sayfalarına baktım. Bana sorarsanız sade mutfakları canlandırmak için bu Zak!’ler bir harika! İstediğiniz her renk mevcut. Çizgi film karakterleri baskılı tabaklardan, bebek mama kaşıklarına veya daha sofistike tuzluk ve biberliklere kadar her şeyi düşünmüşler. Ben en çok capcanlı çizgili, çiçekli ve geometrik şekilli olan modelleri beğendim.

20 Nisan 2010 Salı

Kapılar...

Kızarsan kapıyı çarparsın,
Korkarsan kapıyı aralarsın,

Parti verirsin kapıya “ The party is here” yazarsın
Doğumdan çıkarsın “It’s a Boy” yazısını asarsın.

Yemek pişirirsin kapıyı kaparsın
Havalandırmak için kapıyı açarsın.

Misafirliğe gidersin kapıyı çalarsın,
 Akşam olur kapın çalmadan çöpü dışarı atarsın,

Bakkal çırağı gelir kapıya çıkarsın,
Ev sahibi gelir kapıya çıkmazsın.

Dostlarına, kapım sana her zaman açık dersin,
Dostun gelir derdini kapalı kapılar ardında dinlersin.


 Not: Resimlerin üzerine tıklayıp büyütebilirsiniz.

16 Nisan 2010 Cuma

KOVA

Bizim evde iki kovamız var. Biri kocacım diğeri ise minik kızım. İkisi de çok özgür ruhlu. Kovayı fazla doldurmadıkça problem yok. Taştıktan sonra o kovanın etrafı Pazar alanına benzer nerden toplayacağınızı bilemezsiniz…

Aslında benim aklımdaki bir başka kova, bildiğiniz yangın söndürmeye yarayan kırmızı galvaniz kova. Hatırlarsınız belki okulda teneffüs zili çalıp merdivenlerinden aşağıya koştura koştura inerken her katta yangın tüpünün yakınlarında kırmızı renkli bir yangın söndürme kovası bulunurdu.

Katları paspaslayan hademenin de elinde onun metal renklisi olurdu ve tüm gün boyunca her katı gezerdi. O zamanlar ne çirkin gelirdi o kova değil mi? Ama artık devir değişti, şimdi o kovayı alıyoruz, allıyoruz, pulluyoruz, evimizin bir köşesine koyuyoruz.

Çiçek ekiyoruz balkona koyuyoruz, uzun olanını alıyoruz yağmurdan ıslanan şemsiyelerin suyunu süzüyoruz, ufak boylarını ya vazo ya kalemlik yapıyoruz. Hatta mutfağa alıp pişirme gereçlerini sergiliyoruz. Ortalık derleme toplama adına her yere yakıştırabiliyoruz. Gazetelik, içecekleri soğutma kovası, hatta lavabo bile yapanlar var. (Dükkân Burger’in lavabosunu görenleriniz bilir.) Sürekli ayaklarınıza batan ve canınız yandıkça seke seke zıplamanıza neden olan çocukların ufacık oyuncak parçalarını yerden toplamada birebir. Kızınızın koluna takıyorsunuz kovanın sapını, bahçeden çiçek toplayan kırmızı başlıklı kız misali elinde kovasıyla oyuncaklarını topluyor. Tabii her şeyden önce ona bunun bir oyun olduğunu ikna etmeniz gerekiyor yoksa oda toplama adına hiçbir şey yaptıramazsınız.






Posted by Picasa

14 Nisan 2010 Çarşamba

FLOR on the floor...

Evlendiğinizde çok severek aldığınız, zamanının son moda halısı hala salondaki yerinde… Ne kadar güzel… Ta ki geçen akşam Selin’in minik Saşa’sı heyecanlanıp sehpanın kenarına çişini yapana kadar. Bir çamaşır suyuyla silmediğiniz kaldı… Ama hala içinize sinmiyor. Halı da nerdeyse yepyeni çöpe de atılmaz ki…


Yatak odanızda; Ay sabahları uyandığımda ayaklarım yumuşacık halıya bassın, diyerek aldığınız ekru renkli shaggy halınız. Açık renk ne de çabuk kirleniyormuş canım, yani, geçen sene Arzunun düğününe alelacele hazırlanırken halıya biraz kırmızı ojeden damlamış olabilir ama asetonla silmeye çalışırken bu kadar dağılıp pespembe bir leke olabileceğini nerden bilebilirdiniz ki.

Mutfağın yerlerini en başta çıplak bırakmıştınız, ama gece yarısı sirenlerini çalıştıran bebeğinize mama hazırlarken, evin o bölümünün gece ile sabahın birleştiği dakikalarda ne kadar soğuk olduğunu o zaman anladınız. Hemen bir kilim edindiniz. Aaa ne kadar güzel mutfağıma sıcak bir hava verdi ve renk kattı demeye kalmadan 3 ay sonra o kilim renk cümbüşüne dönüşmüştü bile… Soya sosu, bifteğin salçası, kızartmanın yağı… Neyse ki bazı lekeler çıktı. Çıktı çıkmasına da, bu sefer de ova ova kilimin rengini de çıkardı. Lekeden eser yoksa bile eskiden nerde olduğunu hatırlatmaktan çekinmiyor. Neredesin Ayşe teyze?

Salondaki yemek masasının altındaki halı hepsinden daha az problemli, nasıl olsa sandalyelerin ayakları altında şarap lekeleri kaybolup gidiyor, zaten kimse yemek masamın altındaki halıya dikkat etmiyor deyip geçiyorsunuz…

Çok mu abarttım? Peki, bunların hepsi bir anda bir evde olmasa bile biri illaki olmuştur. Evde sigara içenleriniz varsa halıdaki sigara yanıklarına çare var mı? E dediğim gibi halıyı çöpe atacak değiliz ya. Keşke sadece lekeli bölümü çıkarıp atabilsek, yerine de yapboz parçası gibi yenisini yerleştirebilsek. Şaka değil bu gerçek FLOR da yapboz da yaparsınız, parça parça satılan halılardan farklı kombinasyonlar yapıp kendi tarzınızı da konuşturursunuz. Ben web sitelerini gezerken onlarca motife âşık oldum. Hepsini almak istedim.

Bu parça halıları monte etmek çok kolay, her bir parçanın altında sabitleyicisi ve size sundukları motifi elde etmek için yönlendirici oklar mevcut. Kendi stilinizi yansıtmak istiyorsanız kendi halını kendin yarat opsiyonunu seçerek kimsede olmayan bir halı da elde edebilirsiniz.

Bence en güzel yanlarından biri zarar görmüş halınızın o parçasını yenisiyle değiştirebilmenizdir.

Benim en çok beğendiğim modellerden sadece bir kaçı… Ne kadar güzeller değil mi?

10 Nisan 2010 Cumartesi

Mutfakta Kahvaltı...

Çok yorucu bir hafta geçirdik. Bu sabah kahvaltımız bol güneşli mutfak masamızda yapılacak. Evden çıkmadan az önce alelacele yapılmış bir tost yerine mükellef kahvaltı soframızda ailece oturacağız. Gözünü seveyim Türk mutfağının, ne bir English breakfast ne de Bacon and Eggs. Tabii her şeyden önce hep beraber aynı masa etrafında ailece toplanıp güler yüzle hafta sonu programını oluşturacağız. Ama bir saniye, ben bunları anlatırken siz sakin ortamda hafif müzik eşliğinde sadece çatal bıçak seslerinin duyulduğu kahvaltı masasını hayal ettiyseniz, ben size yanlış adresi vermişim demektir. Biz onların yan komşusuyuz. Hani onların zilini çalarken tedirginlikle acaba uyuyorlar mı diye düşünürsünüz bu sırada da karşı komşunun evinden kulağınıza tiz çığlık sesleri gelir. İşte biz o karşı komşuyuz.


Sabahları apartmanı uyandıran minik canavarların ailesiyiz biz. Biz birbirimizi çok seviyoruz, zaten her şey buradan başlıyor. Annesi babası çocuklarını çok severlermiş çok öpüp sıkarlarmış, çocuklarda cilvelenip bir o köşeye bir bu köşeye kaçışırlarmış.

Sevgi faslı bitip kahvaltı sofrasını hazırlama faslı başlayınca herkesin elinde bir çatal bir tabak orkestra devreye giriyor.




Kahvaltı sonrası ekmek kırıntıları, masaya dökülen sütler, yarım kalan zeytinler ama dedim ya her şey hala çok güzel. Evim evim güzel evim. Bu kadar curcunadan sonra orta şekerli bir Türk kahvesi lütfen… Hepinize iyi hafta sonları…



9 Nisan 2010 Cuma

Rengârenk Puantiyeler

Posted by Picasa
Puantiye teması için tek ihtiyacınız 1- parça kumaşlar (bu çok sevip de atamadığınız eski gömleğiniz, elbiseniz ya da daha önce yaptığınız çalışmalardan arta kalan kumaşlarınız olabilir) ve 2- zigzag dikmek için dikiş makineniz.

Yapabileceklerinizi listesi çok uzun: Masa örtüleri, peçeteler, Runner, elbiseler, çantalar, yastık kılıfları, balkon perdeleri, ajanda kapları… Vs...

Boy boy şablon elde edebilmek için bilgisayarınızdan örnekler alabilirsiniz, daha sonra elinizdeki parça kumaşlardan farklı boylarda daireleri bu şablon yardımıyla kesin. Dikeceğiniz kumaşın üzerine renkli daireleri gelişigüzel serpiştirin ve renk kombinasyonlarını yapın. Dikime başlamadan önce her bir yuvarlak kumaş parçasını dikeceğiniz örtünün üzerine toplu iğne yardımıyla sabitleyin. Zigzag yaparken iplik rengini değiştirirseniz daha orijinal bir parça elde edebilirsiniz. Bütün bu işlemlere başlamadan önce bütün kumaşların önceden yıkanıp ütülenmiş olmasına dikkat edin, her kumaşın yıkanırken farklı bir çekme payı vardır daha sonra potlu bir görüntü istemeyiz.

*** Eğer yastık kılıfını dikiyorsanız kalan kumaş parçalarını birbirlerine dikerek biye yapabilirsiniz.

*** Her yuvarlak kumaş parçasının ortasına farklı renk ve ebatlarda değişik düğmeler dikebilirsiniz. ( örneğin şablon yardımıyla yuvarlak olarak kestiğiniz mor çiçekli kumaşın ortasına çingene pembesi orta boy bir düğmeyi dikerek sabitleyip, zigzagları daha sonra yapabilirsiniz)

*** Runner yapıyorsanız, örtünün her bir ucuna renkli püsküller dikebilirsiniz.

*** Çanta yapıyorsanız sapını klasik ahşap yapmak yerine, kalın (halat tarzı) iplerden yapabilirsiniz. Bu tarz bir ipi kumaşlarla örüp çanta sapı yapabilirsiniz.
*** Balkon perdesini tutturmak için belirli aralıklarla açtığınız deliklerin kenarlarını makineyle geçin ve yukarda bahsettiğim nalburdan ya da büyük marketlerden temin edebileceğiniz kalın ipleri geçirin. Bu ipleri geçirirken bir yandan asacağınız yere dolayın böylece perdeniz sabitlenmiş de olur.

Kısacası ne yapın yapın ve bu bahar sizde Renkli Puantiyeleri evinizin bir köşesine yerleştirin ve güzel havaların tadını çıkarın. Hepinize iyi hafta sonları…

7 Nisan 2010 Çarşamba

Yummy Yummy.. Bayıldığımız lezzetler


Bugün blog arkadaşım iki deli kadın beni mimlemiş. Mimlenmek iyi bir şey olsa gerek hemen yazmaya koyuldum. Hele ki konumuz Bayıldığımız lezzetler olunca…

En beğendiğim mekânlardan beşini belirtmem gerekiyor. Bu mekânların dekorasyonlarına değil de mutfaklarına bakarak değerlendirmeye alırsak işte benim size önerebileceğim birkaç yer:

Bostancı’da ki “BALIKÇI” adlı rest: Oraya gidip kesinlikle buğulama yemeniz gerekiyor. Buğulama sevmem demeyin, ben de öyle derdim taa ki Balıkçıya gidene kadar.


GoMongo: Moğolistan mutfağından seçmeler, Susamlı jumbo karidesler yummy, onun dışında da açık büfeden seçtiğiniz çiğ et ve sebzeleri beğendiğiniz soslar ve noodle ile saç tavada pişiriyorlar. Mükemmel bir lezzet.

Beşiktaş iskelesindeki HANEDAN et lokantası… Mezeleri ve etleri çok lezzetli, özellikle yazın giderseniz boğaz manzarası da bir harika.

Bağdat Caddesindeki Cafe Jerfi nin çikolatalı suflesini bir deneyin derim. Çikolata mı suflenin içinden akıyor yoksa suflenin kendisi sırf çikolata mı?

Casita mantının mantılarını hepiniz biliyorsunuzdur ama ben Casita’ya sadece Çökertme kebabını yemeye giderim.

Çömlek’ in çömlekte pişen kuru fasulyesini de bir deneyin. Tereyağında pişmiş pilavla servis ediliyor.



Bu liste daha da çok uzayabilir ama aranızda bu mekânlara ulaşan var, ulaşamayan var (İst. Dışındaki ve yurtdışındakiler mesela) , e birde aşeren blog arkadaşlarımız var limitleri fazla zorlamadan kısa tutalım listemizi…

Şimdi benim ille de birini mimlemem gerekiyorsa Sevgili Noni  yi mimlemek istiyorum…

6 Nisan 2010 Salı

Here comes the Bride....


Here comes the bride.. All dressed in white… slipped on a banana peel and went for a ride… Hepimizin bildiği o klasik düğün müziğinin esprili sözleri. Orijinal sözlerini bilmiyorum ama küçüklüğümden beri arkadaşlarımla bu versiyonunu söylerdik. Ahşap beyaz merdivenleri de görünce aklıma gelen ilk şey elinde çiçeğiyle aşağı inen bir gelin oldu.


Çok sevdiğim bir arkadaşım yeni iki katlı apartman dairesine bu ay içerisinde taşınıyor ve evin içindeki merdivene de yenilikler yapmak istiyor. Evimin dekoratörü söyle bana nasıl bir merdiven olmalı evimde dedi… Bana sorarsanız dekorasyonda estetik ne kadar önemliyse işlevsellik ve güvenlik de bir o kadar önemli:


  • Parmaklıkların arasındaki mesafe (sonra kimsenin kafası sıkışıp kalmasın),

  • Tırabzanların sabitliği (kaydırak gibi aşağıya kayarken uçmamak için) , 

  • Temizleme kolaylığı (Bu hafta ferforjelerin her bir kıvrımının tozunu almak için parmaklarınızı sıkıştırdığınızda bu dediğimi hatırlayın) 

  • Merdiven zemininin kaygan olmaması, (Temizliği kolay diye basamaklara mermer döşerseniz, evinizde yürüyen merdiven havası olmuş olur, zahmetsizce aşağı inersiniz. Uçarak

  • Her basamak arasındaki yükseklik sabit olmalı.( Misal, 22. basamağa geldiğinizde tökezlememek için) 
**Parmaklıklı modeller çocukların da tek başlarına inip çıkmalarını sağlamak için daha kullanışlı**

Şimdi benim canım arkadaşım nasıl bir merdiven yaptıracak diye bana sorarsanız. Demir ya da ahşap parmaklık fark etmez, her yeri öyle bir süsler ki o hatırlatmadan merdivenin ana iskeletini görmezsiniz bile… Duvarlarda farklı ebatlardaki çerçevelerde eşiyle ve arkadaşlarıyla çekilmiş fotolar, merdiven başına ve sonuna sallantılı süsler, merdivenin orta dönüş yerine bir vazo ve çiçekler, tablolar ve hatta duvar çıkartmaları… Zaten bana basamak aralarına duvar kâğıdı yapıştırmaktan bile bahsediyordu.

En yakın zamanda hayırlı olsuna gidip merdiven resimlerini çekmeli, dekorasyon albümüme eklemeli…




Posted by Picasa