17 Mart 2010 Çarşamba

My Beloved Coffee Table





Çay bardaklarının, meyve tabaklarının, Boş Ferrero Rocher kutusu ve yarım kalan cips paketinin mutfağa gitmeden yani sondan bir önceki durağı salondaki sehpamız.

Günlerdir okumaya niyetlenip kapağını bile kaldırmaya vakit bulamadığım kitabım, ay ortasında olmamıza rağmen (ki aybaşı gelir gelmez koşa koşa almıştım) okuyamadığım magazinlerim ve dekorasyon dergilerim, Pazar günü gazetesiyle gelen Bulmaca eklerim ve tabiî ki akmadan ve tutukluk yapmadan yazan sevgili tükenmez kalemim. Bunlar sadece benim hayatımdan topladıkları… Ayrıca kocacığımın National Geographic ve PC net’leri, bilumum kumandaları (uydu, TV, PS3, Smart TV falan filan) Yani anlayacağınız Salon Sehpamız herkesin günlük hayatındaki en tatlı anlarını bir araya topluyor. Ah! Bir de hepsine vakit ayırabilsek…

Aslında ben sehpamı çok seviyorum. Evlenirken modelini kendim çizip marangozuma yaptırtmıştım. Ama iki defa nakliyecilere maruz kaldığından maalesef biraz hasar gördü, ama bunlar ufak tefek şeyler. Bir iki rötuşla sanırım eski parlaklığına kavuşacaktır. Tabii evdeki iki canavar müsaade ederlerse. Bizim minik hanımlar için o sehpa bir sahne görevini görüyor, MTV, NumberOne, Kral TV ya da TRT-FM hiç fark etmiyor, her telden şarkılara ve izleyiciye sahne olmuştur.

Tabii insanlar evlenirken pembe panjurlu aşk yuvalarını anlık istekler doğrultusunda döşüyorlar. Bende öyle. Yani hangimiz bekâr halimizle ev döşerken; “Beş yıl sonra minik yavrularım bu cam sehpaya tırmanabilirler, çok tehlikeli, ben şuradaki çok ta beğenmediğim ahşap modele bir bakayım” dedik. O anda en kullanışsız, en minimalist, en modern parçayı çekip getirdik evimize. Anneciğim “ Kızım o boyun kadar vazonun salonun ortasında ne işi var” dediğinde… “Annecim o bir Lamba!” ya da “kızım yerde duran o yamalanmış deri örtü nedir?” dediğinde “Annecim ben o halıya deli gibi para verdim, nerdeyse duvara asıp sergileyeceğim” dedik. Eeee tabii şimdi de düzensizlikten yakınırız. Sonra da Muji, Tchibo, Budun, THE WOO ya da IKEA’ya gider kendimize allı pullu bir sürü karton kutu alıp, kredi kartına taksit yaptırıp ortalık toparlamaya çalışırız.

Zaten biz kadınlar olmasak Ekonomi nasıl canlanır öyle değil mi?

0 güzel fikir: